Buzdolabının kapağını açıp bir kutu ağrı kesiciye gözünüz takıldı. Tarihi geçmiş, üstelik aylar olmuş. Sahi, bu ilaçlar gerçekten tehlikeli mi? Birçok kişi, “Bir iki ay bir şey olmaz.” diyerek kalan kutuyu yutmakta sakınca görmüyor. Ama işin aslı göründüğünden çok daha karmaşık. Bir kutu ilacın üzerinde yazan son kullanma tarihi sadece formalite değil, ciddi anlam taşıyor. Yanlış ilacı, yanlış zamanda almak sadece cüzdanınıza zarar vermez; vücudunuzda da tamiri güç hasarlara neden olabilir. Mesela Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), 1979’dan beri ilaç firmalarından her yeni ürün için açıkça bir son kullanma tarihi belirtmelerini istiyor. Çünkü ilacın içeriğindeki maddeler zamanla şekil değiştiriyor, etkisi azalıyor ya da toksik bileşiklere dönüşebiliyor. Kaldı ki, depolama koşulları ve nem, sıcaklık gibi etkenler ilacın yapısını hızla bozabiliyor. Özellikle Türkiye gibi yazın 40 dereceyi bulan şehirlerde, bu risk iki kat artıyor. Şimdi gelin, tarihi geçen ilaçların ne gibi riskler taşıdığını, vücuda neler yapabildiğini ve eczaneler ile uzmanların bu konuda neler önerdiğini tüm detaylarıyla konuşalım.
Tarihi Geçmiş İlaçların Bozulma Süreci: Kimyadan Gerçeğe
Bir ilacın tarihi geçtiğinde, aslında kimyasal olarak neler oluyor hiç düşündünüz mü? İlaçlar, genellikle aktif madde ve bazı yardımcı maddelerin birleşiminden oluşuyor. Aktif madde dediğimiz şey, ilacı “ilaç” yapan molekül. Diğerleri ise ilacın formunda kalmasına ve vücutta düzgün çözünmesine yardımcı olan katkılar… Ama her iki tip bileşenin de bir ömrü var. Zamanla bu maddeler parçalanabiliyor ya da farklı bileşiklere dönüşebiliyor.
Buna en basit örnek antibiyotikler. Özellikle tetracycline gibi bazı antibiyotikler, son kullanma tarihinden sonra kullanılınca böbreklere ciddi zarar verebilecek toksik ürünlere dönüşebiliyor. Zamanında ABD’de bu yüzden birkaç ölüm vakası yaşandı. Ağrı kesicilerde durum farklı; parasetamol gibi maddeler etkinliğini kaybediyor ve yeterince çalışmıyor. Bazen de kabaran, renk değiştiren veya kötü koku yayan tabletler, kapsüller içinde başka sorunlara işaret ediyor.
Bir de fiziksel bozulma var. Jel kapsüller yumuşayıp akabiliyor veya kremler ayrışıyor. Şurup formunda olanlar ise bakteri ve mantar için açık davetiye haline geliyor. Bir araştırmaya göre, yanlış saklanan şuruplarda 6 ay sonra küf oluşumu sıkça gözlemlenmiş. Yani, ilacın tarihi geçti diye illa zararlı olacak diye bir kural yok; fakat etkisiz veya tehlikeli hale gelebilir.
Tabii, tarihin yanında saklama koşulları da önemli. Evinizde banyo dolabına koyduğunuz bir ilacın dayanıklılığı, eczanede serin ve kuru yerde tutulanlara göre çok daha kısadır. Sıcakta, özellikle Ankara yazında, etkin madde hızla bozulabiliyor. Birçok ilacın prospektüsünde oda sıcaklığında (genellikle 25 °C altında) saklanması gerektiği yazar. Ama kaç kişi buna uyuyor?
Gerçekten Zararlı mı? Hangi Tip İlaçlar Daha Çok Risk Taşıyor?
Tarihi geçmiş ilaçlar her zaman zehirli mi olur? Cevabı biraz teknik ama merak uyandırıcı. Mesela toz halindeki bazı ilaçlarda (örneğin, bazı vitaminler) bozunma daha yavaş ilerliyor. Fakat sıvı formdaki ilaçlar, göz damlaları veya burun spreyleri kısa sürede mikrop yuvası haline dönüşebiliyor. Göz damlası örneğini ele alalım. Son kullanma tarihi geçmiş bir göz damlası, gözünüzde ciddi enfeksiyona yol açabilir. Hatta, Dünya Sağlık Örgütü’nün bir raporuna göre özellikle bağışıklığı zayıf olan insanlarda ölümcül komplikasyonlar görülebiliyor.
Bazı ilaç tipleri özellikle dikkat gerektiriyor:
- Antibiyotikler (özellikle likit formunda olanlar ve tetrasiklin grubu)
- İnsülin ve benzeri hormon iğneleri
- Açıldıktan sonra kısa sürede bitirilmesi gereken göz damlaları ve burun spreyleri
- Şuruplar ve solüsyonlar
- Aşılar
- Kalp ilaçları
Hap ya da tablet haldeki ağrı kesiciler birkaç hafta ya da birkaç ay etkisizleşse de, genelde zehirli hale gelmiyor. Ama riski yine de göze almak gereksiz. Çünkü düzeltilmeyen bir ağrı, ileride daha büyük bir sağlık sorununu maskeliyor olabilir.
Şunu da unutmayın; bazı ilaçlar etkinliğini kaybedince hiç etki göstermeyip sadece zaman kaybettiriyor. Antibiyotikler böyle. Bu yüzden, özellikle çocuklarda veya yaşlılarda tedavinin yarıda kalması, enfeksiyonun ilerlemesine yol açıyor. Etkisiz bir ilaç sizi daha hasta yapmaz belki, ancak gerçek bir tedaviyi geciktirir. Hatta ABD’de yapılan bir saha araştırmasında, tarihi geçen antibiyotik kullananlarda enfeksiyon oranlarının %42 daha yüksek olduğu belirlenmiş.
Bir de işin psikolojik boyutu var. “Elimde ilaç var” diye rahatlayıp doktora gitmekten vazgeçenler, kendi kendilerine zarar verebiliyor. O yüzden, kutuda veya şişede ne kalmış olursa olsun, emin değilseniz doktora sormadan kullanmamak en akıllıcası.
İlaç Türü | Tarihi Geçince Risk | Olası Tehlike |
---|---|---|
Antibiyotik (tetrasiklin) | Yüksek | Böbrek toksisitesi, halsizlik |
Göz damlası | Çok yüksek | Göz enfeksiyonu, görme kaybı |
Ağrı kesici (tablet) | Orta | Etki kaybı, düşük risk |
Şurup | Yüksek | Küf, bakteri, karın ağrısı |
İnsülin | Çok yüksek | Kan şekeri kontrolü kaybı |

Evinizdeki İlaçları Nasıl Saklamalısınız? Pratik Tüyolar ve Bilimsel Bulgular
Çoğu kişi, ilaç kutusunu yaptığı gibi dolaba atıyor, unutuyor; ta ki bir gün tekrar lazım olana kadar. Oysa ilaçların saklanma koşulları, ömrünü önemli ölçüde etkiliyor. Nemli banyo dolaplarından uzak tutun mesela; çünkü nem hem kapsüllerin yapısını bozuyor hem de kimyasal reaksiyonları hızlandırıyor. İdeal olan, kuru ve serin bir ortam. Buzdolabına koymak bazı ilaçlar için gerekli (örneğin insülin gibi), ama birçok tablet ve kapsül oda sıcaklığında saklanmalı. Kesin bilgi, ilacın üzerindeki prospektüste yazar. Orayı okuma alışkanlığı edinin, hayat kurtarır.
Bir de “açıldıktan sonra şu kadar günde tüketin” ibaresi var. Şuruplar veya göz damlaları için bu çok önemli. Açtıktan sonra geçen süre, ilacın tazeliğini son kullanma tarihinden bile daha hızlı bitirebilir. Mesela birçok göz damlası açıldıktan sonra maksimum 4 hafta içerisinde bitirilmeli. Bu süreden sonra, gözünüzü mikrop istilasına açık hale getiriyorsunuz. Şuruplarda ise çocuklar için olanlar daha kısa sürede bozuluyor. Bunun nedeni, koruyucu maddelerin oranının çocuk ilaçlarında düşük tutulması.
İlaçların bozulup bozulmadığını anlamak sadece son kullanma tarihine bakarak mümkün olmuyor. Renk, koku, yapı değiştiyse kesinlikle kullanmayın. Tabletlerde ufalanma, kapsüllerde yapışma, şuruplarda tortu varsa risk olmadan çöpe atmak en mantıklısı. Unutmayın, ilacı çöpe atarken de çevreye zarar vermemek için bazı kurallar var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin pilot bölgelerinde başlattığı “Atık İlaç Kutusu” uygulaması, ilacı doğrudan doğaya atmanın önüne geçmek için güzel bir yol. Şimdilik Ankara’da yaygın olmasa da, eczanelere eskimiş ilaçları geri iade ederek siz de çevreye katkı sağlayabilirsiniz.
- Ilıca veya kaloriferin yakınında saklamayın.
- Işık alan, cam kenarından uzak tutun (bazı ilaçlar ışığa duyarlıdır).
- Kutunun üzerindeki prospektüsü atmayın; saklama koşulları orada yazar.
- Çocukların ulaşamayacağı yüksek ve kapalı bir yerde muhafaza edin.
Yapılan bir saha çalışmasında evde tutulan ilaçların %22’sinin ya tarihi geçtiği ya da yanlış koşullarda saklandığı saptanmış. Yani evdeki her beş ilaçtan biri aslında riskli. Kullanıcılar “zararı olmaz” diye düşünüp ezbere hareket ettiğinden, ülkemizde ilaç zehirlenmelerinin %17’si evde saklanan bozuk ilaçlardan kaynaklanıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yeni yönergelerinde, eczanelerin eskimiş ilaçları toplaması teşvik ediliyor.
Tarihi Geçmiş İlaç Kullanımının Alternatifleri ve Sık Sorulan Sorular
Bir kutu ilaç veya şişe kalınca insanın aklına ilk gelen “Acaba yine de kullanabilir miyim?” oluyor. Fakat kendinizi kobay yapmaya gerek yok. Eğer elinizde kalan bir ilaç varsa ve acil ihtiyacınız doğduysa, mutlaka bir eczacıya ya da aile hekiminize danışın. Onların size vereceği bilgi, Google’da arayacağınızdan kat kat güvenli. Birçok eczane, ilacın kutusuna ve ambalajına bakarak bile risk seviyesini belirleyebilir.
Farkında olmadan tarihi geçmiş ilaç kullandınız ve kendinizi kötü hissediyorsunuz. Panik yapmadan önce hemen ilacın ismini bir kenara yazın, tıbbi yardım alın. Çoğu zaman birkaç doz etkisiz ilaç önemli bir zarara yol açmaz, ama toksik olabilecek bazı türler (örneğin tetrasiklin antibiyotikler veya hormon ilaçları) için hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna gidin.
Unutulmaması gereken bir diğer konu da, evde ilaç saklamanın bir tasarruf yöntemi olmadığıdır. Evinizde 5 senedir duran bir öksürük şurubu, olası bir hastalığı önlemez hatta kötüleştirebilir. Araştırmalar, evde eski ilaç bulunduran kişilerin yeni doktor reçetelerine karşı direnç gösterdiğini, yanlış tedavi ve gecikmelerin sık görüldüğünü gösteriyor.
İşte, “Tarihi geçmiş ilaç acaba kullanılabilir mi?” sorusu sizi hala endişelendiriyorsa, en kısa cevap: Sağlam bilgi için profesyonellerden şaşmayın. Evinizdeki ilaçları düzenli aralıklarla kontrol edin, son kullanma tarihi geçenleri eczacınıza danışarak imha edin. Sağlığınızla kumar oynamak gereksiz bir risk.
Özellikle çocukların, yaşlıların veya kronik hastalığı olanların evinde ilaç saklarken çok daha titiz olun. Çünkü bağışıklık sistemi hassas olanlarda bozulmuş ilaçların yol açtığı tahribat daha büyük olur. Türkiye’de 2025 verilerine göre, ilaca bağlı zehirlenme vakalarının %13’ü 65 yaş üstü kişilerde görülüyor. Bir başka çarpıcı detay, her 100 hastaneye başvurunun 3’ünün evde bulunan tarihi geçmiş ilaçların neden olduğu sorunlar yüzünden olması.
Sıkça duyulan bazı yanlışlar şöyle:
- “Bir iki ay geçmişse bir şey olmaz” yanlışı: Bazı türlerde (göz damlası gibi) bir hafta bile büyük risk anlamına gelebilir.
- “Kokusu, rengi normalse kullanılır” yanlışı: İçerik kimyasal olarak bozulmuş olabilir ama dışarıdan anlaşılmaz.
- “Dolapta saklarsam yıllarca dayanır” yanlışı: Saklama koşulları kadar ilacın formu da önemli. Kimi ilaç buzlukta bile hızla bozulabilir.
Kısacası, tarihi geçmiş ilaçlar konusunda riskleri görmezden gelmek, kimi zaman ufak bir mide bulantısıyla, kimi zaman ise ciddi bir organ yetmezliğiyle sonuçlanabiliyor. Her yıl dünyada binlerce kişi bu yüzden hastanelere başvuruyor. Hem kendi sağlığınızı, hem de sevdiklerinizi korumak için bu konuda biraz hassasiyet hayat kurtarıyor. Unutmayın, en doğru bilgi her zaman eczacıdan veya aile hekiminizden gelir.